Türkiye’de Çocuk Moto Kuryeliği

77

Her yıl 12 Haziran dünyada “Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü” olarak anılır. Bugün, çocuk emeğinin sömürüsüne karşı küresel bilinç ve mücadeleyi artırmayı hedefler. Türkiye’de ise çocuk işçiliği, yasalarda yasaklanmasına ya da düzenlenmesine rağmen, derinleşen ekonomik kriz, eğitimdeki eşitsizlikler ve denetimsizlik yüzünden tehlikeli ve görünmez bir kriz olarak varlığını sürdürüyor.

İSİG verilerine1 göre son 12.5 yılda en az 770 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. Kurye Hakları Derneği verilerine2 göre ise son 3.5 yılda en az 20 çocuk moto kurye, zorunlu eğitim çağında çalışırken hayatının kaybetti. ‘Çocuk işçi ölümleri’nin artışı tehlikenin boyutunu gözler önüne seriyor.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) “en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliği” kapsamında değerlendirdiği bu alan, çocukları sadece ağır emek sömürüsüne değil, aynı zamanda ölüm riskiyle de karşı karşıya bırakıyor. Kurye Hakları Derneği’nin saha verileri, 16-17 yaşındaki çocukların kayıt dışı olarak çalıştırıldıklarında ne güvenlik ekipmanına ne de sosyal korumaya erişebildiklerini net biçimde ortaya koyuyor. Oysa Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 32. maddesi, çocukların ekonomik sömürüye karşı korunmasını açıkça garanti ediyor!

Ne var ki, yasalar kağıt üzerinde kalıyor, çocuklar “aile işletmesi”, “okul dışı zaman” ve “harçlığını kazanma” gibi söylemlerle sömürülmeye devam ediyor. Eski motosikletlerle, deneyimsiz, ekipmansız ve bedenlerinin taşıyamayacağı yorgunlukla trafiğe çıkan çocuklar, sadece iş kazalarına değil, angarya işlere (temizlik, zorunlu mesai gibi) de zorlanıyor. Kurye Haber’in sayfalarına yansıyan haberler ve saha gözlemleri çocukların yaşadığı iş kazalarında hukuki desteğe ulaşamadığını ve devletin “çocuğun yüksek yararı” ilkesini nasıl ihlal ettiğini gözler önüne seriyor. Moto kuryelik çocuklar için “geçici çözüm” olarak sunulsa da, aslında eğitim hakkının elinden alınması ve sistematik bir hak ihlali döngüsüne dönüşüyor.

Çocuk Kuryeliği: Görünmeyen Emek, Sessiz Hak İhlalleri

Çocuklar, hem eğitim masraflarından kurtulmak hem de aile bütçesine katkı sağlamak amacıyla giderek daha erken yaşta çalışma hayatına atılıyor. TÜİK’in 2023 yılı Hanehalkı İşgücü Araştırması’na göre, 15-17 yaş aralığındaki çocukların işgücüne katılım oranı %22,1 olarak kaydedilmişti. 2024’te ise bu oran %24,9’a yükseldi. Biyolojik/atanmış cinsiyete göre bakıldığında erkek çocuklar arasında bu oran %35,6’ya, kız çocuklar arasında ise %13,7’ye çıktı. Bu verilerin yalnızca resmi kayıtları yansıtması, 15 yaş altı çocuk işçileri, göçmen çocukları ve ev içi görünmeyen emek biçimlerini içermemesi, çocuk işçiliğinin gerçek boyutunun daha da ağır olduğunu gösteriyor.

Çocuk kuryelerin deneyimleri, yoksulluğun ve eğitimden kopuşun çocuklar üzerindeki etkilerini çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. FİSA’nın 2023 tarihli “Çocuk İşçilerin Örgütlenmesi Üzerine Yeniden Düşünmek”3 başlıklı araştırma raporunda, görüşülen genç kuryelerden biri şöyle diyor: “Ailem zengin olsaydı çalışmaz gezerdim. Bu yaşta kimse çalışmak istemez” (17 yaş, erkek). Bir diğeri ise içinde bulunduğu durumu daha dışsallaştırarak, “Ailesinin durumu kötüyse, destek oluyor diye bakıyorlar” diyor. Araştırmada görüşülen dört çocuktan üçü 17, biri 18 yaşında. İkisi lise 1’i bırakmış, biri açık liseye devam ediyor, biri ise lise mezunu. Oysa 12 yıllık zorunlu eğitim yasayla güvence altına alınmış durumda.

Bu tabloyu doğrulayan bir diğer örnek, Ebru Apalak’ın 9Köy.org’da4 yayımlanan haberinde yer alıyor. İstanbul’da bir pizza zincirinde yaklaşık 10 aydır çalışan 17 yaşındaki Y.K., haftada 60 saat çalıştığını ve yaptığı işin yalnızca kurye teslimatlarından ibaret olmadığını belirtiyor. “Temizlik yapıyoruz, kutu katlıyoruz, pizza paketliyoruz” diyen Y.K., iş yerinin ekipman zorunluluğuna rağmen kendilerine ekipman vermediğini de söylüyor. Trafik kazası sonrası sigortadan rapor parasını alamadığını, “İş yerinden sıkıştırdılar. ‘Niye rapor alıyorsun?’ dediler” sözleriyle anlatıyor. Maddi nedenlerle meslek lisesine ara vermek zorunda kaldığını belirten Y.K., bu işi “zorunlu bir geçim yolu” olarak tarifliyor. Hem çalışma süresi hem de iş kazası gibi durumlarda çocuk işçilerin yaşadığı hak gaspı çok daha derin olmaktadır.

Çocuk işçilerin karşılaştığı en büyük sorunlardan biri de onları koruyacak kurumsal mekanizmaların eksikliği. İşyerlerinde hiyerarşide en kırılgan konumda kalan çocuk kuryeler, yetişkin yöneticilerin keyfi uygulamalarına karşı savunmasız bırakılıyor. Sigortasızlık, uzun çalışma saatleri, düşük ücretler ve yetersiz ekipmanlarla baş başa kalıyorlar. Bazı çocuk kuryelere tam zamanlı çalıştırıldıkları halde yalnızca part-time sigorta yapılırken, kimileri angarya işlere – yer silme, tuvalet temizliği, su taşıma gibi – zorlanıyor. Bu baskı ortamı, çocukların hem fiziksel hem de psikolojik gelişimini doğrudan tehdit ediyor. FİSA’nın araştırmasında bir kurye, “En kötüsü yer süpürmek… En küçük örneği ‘su getirsene’… Sadece işte değil, her alanda böyle bir sorun var” diyerek bu durumu ifade ediyor. Bir diğeri ise “İşverenler çocukları yadırgıyor. Söz hakkı bile vermiyorlar. Daha küçümsüyorlar diyebilirim” diyor. Bu baskı ortamının çocukların psikolojik ve fiziksel gelişimlerini nasıl olumsuz etkileyebileceği oldukça açıktır.

Yasaların Koruyamadığı Çocuklar: Moto Kurye Olarak Çalıştırılanlar

Çocukların yaşına, gelişim düzeyine ve haklarına uygun olmayan işlerde çalıştırılmasına “çocuk işçilik” denir. Mevzuatımıza göre, 14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişiler “çocuk işçi” olarak tanımlanır. 15 yaşını tamamlamış ancak 18 yaşını doldurmamış kişiler ise “genç işçi” olarak kabul edilir. Ancak, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluş, 18 yaş altındaki tüm bireylerin çalıştırılmasını çocuk işçiliği kapsamında değerlendirir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 50’nci maddesi “Kimse yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz” diyerek genel bir koruma çerçevesi çizer. Türkiye’nin çocuklara ilişkin ilk ve tek özel kanunu olan 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ise çocuğu “18 yaşını doldurmamış kişi” olarak tanımlar ve korunma ihtiyacı olan çocuklara ilişkin esasları düzenler. Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik, çocukların sağlık ve güvenliklerini, fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerini tehlikeye atmadan çalıştırılmalarını esas alır ve ekonomik istismarı önlemeyi hedefler. Türkiye’nin taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi de çocuğun tehlikeli işlerde çalıştırılmasına ve ekonomik sömürüye karşı korunma hakkını garanti eder. Ayrıca 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 69. maddesi 18 yaş altı erkek çocukların ve tüm kadınların sanayi işlerinde gece çalıştırılmasını yasaklar; 173. madde ise 16 yaşını doldurmamış çocukların günde sekiz saatten fazla çalıştırılamayacağını düzenler.

Çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılmasında etkin bir mevzuat tek başına yeterli değildir. Bunun için etkili bir uygulama ve denetim mekanizması da gereklidir. Türkiye’deki ilgili mevzuatın bir kısmı uluslararası düzenlemelerle uyumlu olsa da, çocuk kuryelerin büyük çoğunluğu taşımacılık sektöründe, özellikle restoran kuryeliği gibi kayıt dışı işlerde çalıştırılmaktadır. İSİG Meclisi ve SGK verilerine göre, trafik ve servis kazaları çocuk işçi ölümlerinin başlıca nedenidir. Mevsimlik tarım işçisi olan çocuklar, tıka basa dolu minibüslerde, traktör kasalarında ya da açık kasa kamyonetlerde seyahat ederken yaşanan kazalarda yollara savrulmaktadır. Bu tabloya son dönemde artış gösteren moto kurye çocuk ölümleri de eklenmiştir.

Yüksek tehlike arz eden ve korumasız bir araçla hizmet sunulan moto kuryelikte; yüksek güvenlik sağlayan kişisel koruyucu donanımların sürekli kullanımı, trafikte kaza risklerini algılayabilme becerisi ve aşırı dikkat gerektiren, uzun süreli ve aralıksız çalışma koşulları çocuklar için uygun değildir.

 Moto Kurye Çocukları Görelim, Onlara Kulak Verelim, Ellerinden Alınan Haklar İçin Birlikte Mücadele Edelim

Moto kuryelik gibi yüksek riskli alanlarda çocukların çalıştırılması, sadece bireysel ya da münferit bir ihlal değil, yapısal eşitsizliklerin ve ihmallerin sonucu olan sistematik bir çocuk hakkı ihlalidir. Türkiye’de çocuk işçiliğini yasaklayan mevzuat büyük ölçüde uluslararası sözleşmelerle uyumlu olsa da; ancak ekonomik kriz, artan yoksulluk, eğitim hakkı bağlamındaki eşitsizlikler ve denetim mekanizmalarının zayıflığı, bu yasaları etkisiz kılmakta, çocukları ölüm riski taşıyan güvencesiz işlere itmektedir.

Çocuk işçiliğiyle mücadele, sadece denetimle sınırlı olmayan, yoksulluğu, eğitime erişimi ve sosyal destek mekanizmalarını merkeze alan bütüncül bir çocuk politikasıyla yürütülmelidir.

Kayıt dışı moto kuryelik gibi yüksek tehlike barındıran sektörlerde çocukların çalıştırılması, etkin bir denetim mekanizmasıyla önlenmeli; bu alanlar çocuk işçiliği açısından özel izleme alanları olarak tanımlanmalıdır.

Eğitimden kopan, çalışan ya da çalıştırılma riski taşıyan çocuklara yönelik olarak, yerel yönetimlerin ve sivil toplumun aktif işbirliğiyle koruyucu programlar geliştirilmelidir.

Çalışırken hayatını kaybeden çocuk moto kuryelerin davaları, çocuk moto kuryelerin varlığı gibi görmezden gelinmemeli kamu davası titizliği ile ele alınmalıdır.

Çocuklar; yoksulluğun, ihmalkârlığın ya da piyasanın değil, toplumsal vicdanın ve hak temelli kamu politikalarının konusu olmalıdır. Moto kuryelik yapan her çocuk, toplumun bütün kurumlarının ihmaliyle yola çıkmıştır. Artık o yolu kapatma zamanı gelmiştir.

 Kurye Hakları Derneği

 

1https://www.isigmeclisi.org/21305-cocuk-isciligi-ile-mucadeleye-son-on-iki-bucuk-yilda-en-az-770-cocuk

2https://kuryehaklari.org/kategori/rapor/

3https://chm.fisa.org.tr/https-cocukhaklarimerkezi-org-tr-wp-content-uploads-2023-11-cocuk-iscilerin-sesleri-1-1-pdf/

4https://9koy.org/iki-teker-bir-cocuk-turkiyede-cocuk-motokuryeligi.html