Gorillas ve Yemek Sepeti İşçileri: Platform Ekonomisine Karşı Mücadeleci Etkileşimler – Birtan Eren

2150

Son günlerde adını Trendyol ve Yemek Sepeti gibi direnişlerle sıkça duymaya başladığımız platform ekonomisinin tekelleri, mücadelelerle kazanılan çalışma koşullarında kısmi iyileştirmeleri gün geçtikçe terk ediyor. Emeğin güvencesizleşmesi ve bu süreçte platformların rolü dünya genelinde yükselen ‘esnek işçiler’ (gig workers) hareketinin yeni dalgalarına dair ipuçları veriyor. Esnek işçi kavramı temelinde sürekli olarak güvencesizlikten muzdarip, öngörülebilirlik veya güvenliklerden yoksun şekilde var olan sınıfa işaret etmekte. Bu çerçevede kurye işçileri prekaryanın, yeni çağın güvencesiz ve esnek proletaryasının en keskin örneklerini sergiliyor. Küresel ölçekte de yalnız olmamakla birlikte, vermiş oldukları mücadeleleri dünyanın başka bir ucundaki kurye işçisine temas edebiliyor. Örneğin Berlin’deki Gorillas işçilerinin mücadelesi esnek işçi hareketi içerisindeki dinamikleri net bir şekilde resmetmekte. Fakat bütün bu dalgaların alışılan tarzda sistem içi ve öncü sendikal hareketler aracılığından ziyade, otonom ve işçinin öncüleştiği, çatışmacı, bağımsız, militan ve anarko sendikalizminin temsilcileri aracılığıyla dünya genelinde bir ivme kazandığı görülüyor. Türkiye özelindeki işçi direnişlerinin özünde de güvencesizliğin mevcut ekonomik krizle bütünleşmesini iyi okuyan, işçilerle yatay ilişki geliştiren, öğreticiden çok dinleyen ve beraber pratikleyen bir sendikal anlayışın bu sürecin dinamiklerinden biri olduğu görülüyor. 

Direnişlerin özgünlüklerini, tarzlarını ve taktiklerini tartışmadan, önce çıkış noktalarına bakalım ve neden mücadeleci etkileşimleri pekiştirdiğine biraz değinelim. Son yıllarda, platform ekonomisi dijitalleşmeyle beraber çevremizdeki dünyayı değiştirirken, yeni sömürü alanlarını da genişletti. Büyük veri ve algoritmaların yardımıyla platformlar küresel bir fenomen haline geldi. Airbnb, Take Away, Delivery Hero ve Uber gibi global ölçekte tekel haline gelen şirketler tüm kıtalarda yükselirken, yerel platform girişimlerinin de ortaya çıkmasında tetikleyici bir güç oluyor. Bu tarz denetimsiz tekelleşmenin ana nedenlerinden biri, risklerin ve sorumlulukların şirketlerden, platform kullanıcılarına dışsallaştırılmasında yatmakta. Yani esnaf işçilerin ortaya çıkışı hizmetlerin maliyetlerini önemli ölçüde azaltıyor. Özellikle pandemi sırasında, farklı ölçeklerdeki işletmeler ciddi kayıplarla karşı karşıya kalırken, böyle bir stratejinin platformların kârlarını korumasına veya artırmasına olanak sağlıyor. Ayrıca kurye hizmeti ve araç çağırma gibi dijitalleştirilmiş endüstrilerin önemi, Covid kısıtlamaları içerisinde büyüdü. Öte yandan, kriz nedeniyle işgücü piyasalarındaki mevcut durumdan etkilenen gruplar için de bu platformlar son çare haline geliyor.

Güvencesizleştirme meselesine derinlemesine değinenler, bir toplumun küreselleşme ve modernleşme tarafından teşvik edilen ve tanıtılan tehlikeler ve güvencesizliklerle uğraşmaya yönelik sistematik rutinine atıfta bulunan risk rejimi terimi üzerinde duruldu. Yani kapitalistler kadar işçilerin de modern hayatın belirsizliği ve güvencesizliğine artık karşı koyamadıkları için insanlığın “risk toplumu”na dönüşebilir. Nitekim neoliberal serbest piyasa ütopyasının geleceği, risklerin devletten ve şirketlerden, bireye doğru yeniden dağıtılmasıyla mümkündür. Bu, yalnızca yaşam ve çalışma koşullarının mikro düzeyde bozulması değil, aynı zamanda da temel hakların aşınması anlamına geliyor. Sonuç olarak esnek ekonomiyi (gig economy) temsil eden bu platformların işaret ettiği yeni sömürü sistemi, yerleşik kurumlardan kurtulan ve en açık anlamıyla bütün sorumluluğu bireylerin omuzuna yükleyen barbarlık sisteminin modern halini oluşturuyor.

Burada endüstriyel kapitalizmi destekleyen sağlam, istikrarlı kurumsal yapıların yerini akışkan modernite olarak adlandırılan yeni bir döneme bıraktığını görüyoruz. Akışkan modernite, çağdaş yaşam koşullarının en yaygın özellikleri olarak güvencesizlik, istikrarsızlık, kırılganlık ile doludur. Sermayenin emek piyasası içerisinde belirsizliğinin yayılmasının işçilerin üzerinde durdukları zemini kayganlaştırdığı için, kolektif karşı çıkış olasılıklarını zayıflattığı yönünde bir görüş vardı. Rekabetçi kapitalizmin işçilere yönelik politik tutumu da bu temelde gelişti. Yani bu pratikler neticesinde güvencesiz çalışmanın kurumsallaşması önü açılıyor ve güvencesizliğin farklı halleriyle iç içe geçmiş yeni bir tür tahakküm tarzına olanak sağlanıyor. Çalışanlara esnek çalışma koşulları makyajıyla pazarlanan platformların en önemli özellikleri arasında girişimcilerin, işçilerin sendikalaşma ve statüleşmesine karşı ortak bir argüman etrafından hareket ettiği görülüyor. Fakat son dönemlerde görüldüğü üzere bu tahakküm alanları da şirketler tarafından öngörülen hareketsizliğin aksine mücadeleci etkileşimleri beraberinde getiriyor. Sokak köşelerinde bir araya gelen kurye işçiler ve restoran önlerinde mevcut güvencesizliklerini tartışanlar yüzlercesini örgütleyerek bu etkileşimleri mücadelelerine nakşediyor. 

Bu mücadeleci etkileşimlerden bir tanesi de Berlin’de girişimcilik hikayesi olan Yemek Sepeti’nin de sahibi olan Delivery Hero’ya bağlı bakkaliye servisi veren Gorillasfirmasının kurye işçilerinin güvencesiz koşulları ve kazanılmış kısmi iyileşmelerin yok sayılmasına karşı grevleri oldu. Geçtiğimiz Haziran ayının sonlarında Gorillas İşçileri Kolektifi (GİK), sendikal eylemlerin yoğun bir şekilde düzenlendiği Almanya’da yasa dışı olan ve tanınmış bir sendikaya bağlı olmayan grevleri tanımlamak için kullanılan bir taktik olan denetimsiz grevler (wildcat strikes) düzenlemeye başladılar. Esasen bu grevlerin yasa dışı olduğuna yönelik uygulamalar, 1950’lerin bağımsız işçi kolektiflerini sindirmeyi amaçlayan devlet pratiğine dayanıyor. On dakikada teslimat garantisi veren şirket, geçtiğimiz sene Berlin’de sendikasız grevlere katıldıkları için, yüzlerce kuryeyi on dakikada işten çıkarmasıyla beraber Almanya’da süreğen eylemlerle karşı karşıya kaldı. İşçilerin sloganı ise on dakikada işlerimizden oluyorsak biz de on dakikada örgütleniyoruz oldu. Şirket yönetim kurulunun, kuryelerden birinin işine son vermesinin gerekçelerinden biri, işçilerin sistem dışı sendikalaşmasıydı. Şirketin sendikasız teslimat işçilerini temsil eden GİK ise 350 kuryenin grevlere katıldığı gerekçesiyle şirket tarafından işten çıkarıldığını duyurmuştu. Almanya’da sistem içi sendikalardan en büyüğü olan Verdi’nin temsilcisi Andreas Splanemann ise şirketin faaliyetlerini kısmi olarak meşrulaştırarak “Ne yazık ki şirket haklı. Almanya’da sendikanın temsil etmediği siyasi veya genel grevlere izin verilmiyor. Bu tür bir greve katılan herkes işten çıkarılma riskiyle karşı karşıya.” dedi. 

Yalnızlaşan, sol ve sistem içi sendikal hareketlerden de yeteri kadar dayanışma göremeyen Gorillas işçileri için mücadeleci etkileşim alanları, örgütlenmek için iletken koşulların yaratıldığı, insanların vardiyalarından sonra bile kalıp depoların önünde oturup birbirleriyle vakit geçirdiği, karşılıklı yardımlaşmaların deneyimlendiği bir atmosfere evrildi. Önemli bir bölümünü de göçmenlerin oluşturduğu güvencesiz kurye işçilerinin tepkilerinden bir tanesi de gündelik ırkçılık ve ayrımcılık üzerine. GİK, güvencesizliğin kesişimsel hallerine temas ederek, iş başında veya dışarıda ırkçı saldırılardan kaynaklı sıkıntılarla mücadele eden göçmenleri şirketin uygulamalarıyla daha da travmatize ettiği vurgusunu yapıyor. Geçtiğimiz sene boyunca, çalışma koşullarıyla ilgili şikayetlerle birlikte, şirketin depoları ve ofisleri sabotaj ve eylem alanlarına dönüştü. Eylemlerde GİK şirkete, eksik maaşların ödenmesi gereken tarih, bisikletlere kargo sepetlerinin eklenmesi, ırkçılık ve ayrımcılığa son verilmesi ve altı aylık çalışma zorunluluğu süresinin azaltılması gibi talepleri içeren bir liste gönderdi. Bu talepleri geçiştiren şirket yönetimi işçilerin sendikasız olmasını da fırsat bilerek sömürü düzenine devam ediyor. Devam eden örgütlenme mücadelesinde ise, işçiler 17 Kasım’da denetimsiz grevleri yasallaştıran büyük bir zafer kazandı. Bu zaferin ardından 23 Kasım’da geniş bir kurye dayanışması eylemi örgütleyen kolektifin temsilcilerinden biri kurye olmanın sınıfsal önemine vurgu yapıyor: 

“Kurye olmak, ödünç verilen bir vücut olmaktır, yaşam maliyeti artarken zenginler için para kazanmaktır. Kurye olmak, zenginlere ve üst sınıfa rahatlık aracı olmaktır. Ama hepsi bu kadar değil: Kurye olmak aynı zamanda dünyanın her yerindeki işçilerle mücadele ve dayanışma içinde olmak demektir. Kurye olmak, deneyimleri paylaşmak, bilgi alışverişinde bulunmak, birlikte örgütlenmek, birbirimizle ilgilenmek demektir. Birbirimize sahip çıkmayı biliyoruz ve artık yeter diyoruz.”

GİK’in bu süreçte koordineli olarak çalıştığı anarko sendikalizmin Almanya temsilcisi FAU (Özgür İşçiler Sendikası) bu alandaki mücadelelerin başlıca destekleyicisi ve dayanışmacısı konumundaydı. FAU Berlin, esas olarak başka bir platform olan Lieferando işçilerinin sendikasını temsil ederken, aynı zamanda Delivery Hero’nun bir parçası olan Gorillas ile de yasal süreçlerde dayanışma halinde bulundu. Türkiye’deki Yemek Sepetinin de sahibi olduğu Delivery Hero genel merkezinin önünde düzenli olarak dayanışma eylemlerini örgütleyicisi olmuşlardı. FAU bu süreçte Gorillas işçileriyle dayanışırken, kararların aşağıdan yukarıya doğru alınması ilkesi üzerinde ısrarla durdu. Tahakkümsüz ve öz yönetime dayalı işçilerin öz örgütlenmesinde, sendikalistler kendi örgütlenme becerisi olan bir işçi birlikteliği ön görüyor. Hayatın her alanında kendi kaderini tayin eden bir örgütlenmeyle, izolasyonu ve umutsuzluğu ortadan kaldırmak ve böylece özgürleştirici bir temelde devrimci bir değişim olasılığını mümkün kılıyor. Yani bu tarz bir anlayış, esnek ekonomi alanında yeşeren işçi direnişleri kısa süreli mi olur tartışmasına girmeden, mevcut direnişlerin ihtiyaçları nedir ve mücadele nasıl genişler ve diğer direnişlerle bütünleşir demektedir. Sosyal medyanın örgütlenme çekiciliği tuzağına düşmeden adım adım işçiyle politik arkadaş olan bir anlayış şu an itibari ile kurye işçilerinin örgütlü gücü olma iddiasında Londra’dan Delhi’ye uzanan sendikal hareketlerin temel argümanlarını inşa ediyorlar. 

Bugün bu tarz bir sendikal anlayıştan, halkın özlemlerinin katilleri tarafından nefret ediliyorsa, bunun nedeni sendikalist hareketin özlemlerinin ve yöntemlerinin platform devleri için tehlikeli görünmesidir.

Tanımlaması ve argümanları koşullar içerisinde değişen, herhangi bir sendikalizm kelimesinde ısrar etmeye de gerek yok; ama küresel ölçekte gelecekte fırtınalar estirebilecek eski ismi korumaya mecbur bırakan bir durum var. Hali hazırda sistem içi sendikalar da olduğundan, sorun kelimenin kendi içinde değil, kapsadığı fikir oluyor. Bu hareketler sadece ulusal değil, aynı zamanda etkileşimleri canlı tutan aynı platform devlerine karşı mücadeleyi yükselten uluslararası niteliğin taşıyıcısı konumunda. 

İşçilerin sendikalaşma isteklerine karşı küresel anlamda Delivery Hero’nun herkes esnaflaşacak söyleminin arkasındaki başat neden, riskin bireylerin sırtına yüklenmesi ve kazancın yükselmesi olurken, bunun karşısında duran Yemek Sepeti ve Gorillas işçileri mücadeleyi tabandan doğru örüyorlar. Dünya genelindeki yeni dalgalar, geçtiğimiz günlerde Başaran Aksu’nun İrfan Aktaş ile röportajında resmettiği gibi işçiyle yatay ilişki geliştiren, dinleyen, öğrenen ve beraber pratikleyen sendikalizm modeline ve alternatif birlikteliklere dikkat çekiyor. Nitekim Berlin’den İstanbul’a ve Delhi’ye uzanan bu mücadeleci etkileşimler Gorillas işçisinin de dediği gibi deneyimleri paylaşarak, bilgi alışverişinde bulunarak, birlikte organize olarak ve birbirimizle ilgilenerek mümkün olacaktır. Bu etkileşimler ise farklı kaynaklara ve altyapılara dayanan bilinçle bilinen umudun ve dayanışmanın tezahürünü oluşturacaktır.

1 https://www.euronews.com/next/2021/10/08/gorillas-delivery-app-fires-hundreds-of-berlin-workers-for-strikes-over-pay-and-working-co

2 https://www.dw.com/en/gorillas-delivery-service-fires-back-over-workers-strike/a-59445809

3 https://therealnews.com/berlins-new-economy-workers-wont-stop-fighting-for-a-union

4 https://duisburg.fau.org/2021/06/21/hey-riderin-heute-schon-pause-gemacht/

Kaynak:https://umutsen.org